UYKU

UYKU

“Sevemedim kara gözlüm, seni doyunca, kim…” şarkısı kulaklarında çınlarken hemşirenin tanıdık sesini duydu. Geniş ve çok rahat deri sofada ardına yaslanarak uzanır gibi oturmuş müzik dinlerken, kafasını da duvara yaslamıştı.

-Yeşim Hanım… Uyumuyorsunuz değil mi?

Gözlerini açıp, kulaklıklarını çıkardı. Biraz daha ses etmeseler uyuyacaktı neredeyse. “Yok yok… Uyumuyorum, merak etmeyin” derken başını ağır hissederek gözlerini kırpıştırdı.

-Tamam. Biliyorsunuz, uyumamanız lazım. Kendinizi kötü hissederseniz haber verin mutlaka, olur mu?

Hemşire bunları söylerken, oldukça halsiz görünen kadının kan şekerini ölçmek için elinde getirdiği aletlerini hazırladı. Elini tutup, sol elinin işaret parmağını bir kaç defa çekiştirip sıkıştırarak kanlanmasını sağladı. “Derin bir nefes alın şimdi…” derken, parmağının ucuna iğneyi batırdı. Koyu kırmızı minicik bir top gibi fırlayan kan damlası yavaşça ve biraz zorlamayla büyüdü. Kanı alete bulaştırarak şeker değerini göstermesini beklediler.

-259? Ciddi misiniz Birgül Hanım, ben düşük çıkar diye düşünmüştüm?

-Testin bu aşamasında yüksek olur. Epey yükselmiş. Şimdi bundan sonra düşmeye başlayacak. İki defa daha kan alacağız.

-Tevekkeli değil bu kadar uykum gelmiş. Başım da dönüyor…

-Ben yan taraftayım. Siz fazla hareket etmeyin. Merak da etmeyin. Ama buradan çıkmadan önce mutlaka hafif bir şeyler yemelisiniz. Ben Doktor Leyla’ya haber veririm.

“Peki, teşekkürler”. Tekrar kulaklıklarını takacaktı ki başından ve saçlarının arasından sırtına doğru soğuk terler aktığını hissetti. Yüzü bile ıslanmıştı. Daha başına neler gelecekti acaba? Keşke yanında biri olsaydı. Keşke yalnız gelmemesini arzulayacak birileri olsaydı. Aslında yalnızlık değil de bu sessizlik daha kötü diye düşündü. Allahtan, senelerdir geldiği artık epeyce tanıdık olan bir tıp merkezi burası. Sırf bu yüzden başka yere gidemiyordu ya… Artık bıkmıştı,  iğneler, tahliller, kanlar, acılar, emarlar, ultrasonlardan… Hiç bitmeyecek gibiydi. Çok sevdiği doktorunun bile yüzünü görmek istemiyordu artık.

Dr. Leyla nasıl da panik olmuştu tahlilleri görünce. “Ama bu çok yüksek Yeşim Hanım… 398 ne demek? Tümör aktif demektir bu! Hemen emar çekelim. Sonuncudan bu yana bir buçuk yıl geçmiş. Bakalım bu arada neler olmuş” derken gözleri önündeki tahlillerde dolaşıyor, başka ipuçları arıyor ve üzerine notlar yazıyordu.

“Neyse…” diye düşündü Yeşim. “Paniğin ecele faydası yok. Leyla Hanım ne diyecek bakalım. Önceki emarda radyolog görmüş işte. 12,5 mm mikroadenom. Teşhis sabit zaten. Bugünkü sonuçlarla birlikte değerlendirir artık”. Kulaklıklarını takıp, müziğin sesini açtı. Uyumamayı nasıl başaracağını düşünerek, başını yavaşça duvara dayadı ve üçüncü defa kan vermek üzere 30 dakikanın bittiğini bildiren alarmın sesiyle yanına gelecek olan hemşireyi beklemeye başladı.

YEŞİM SEDEF GÜRKAN – 14.10.2017

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.