İstanbul’un artık klasikleşmiş rezidanslarından birinin girişindeki döner kapıda yaşlı bir teyze ile bir fahişe aynı aralıkta sıkışırlar.
Eğrilmiş beli yüzünden boyu kısalmış, yüzü fahişenin memelerine denk gelen Yaşlı Teyze: Fesüphanallah…. kızım bu ne hal !..
Müşterisine geç kaldığı için öfkelenen fahişe : Öff… sana mı kaldık bodur… Önüne baksana sen… Ne diye girdin araya, kapıyı durduruyorsun. Hah sıkıştı işte…
Onlardan önce davranıp içeri giren bir kiralık katil, döner kapının ön tarafındaki odasından, iki kolunu yanlara açıp, gür sesini sanki başkaları duymuyormuş gibi yükselterek seslenir: Çattık belaya yav… Şişt Hanım Teyzee… tutmasana kapıyı. Heey sana söylüyorum.
Hepsinin önünden döner kapıdan geçmiş olan, imam olduğu kıyafetinden anlaşıldığı üzere, sünepe tavırlı bir adam “Dur, dur bi dakka, ben yardım edeyim Teyzecim. Bekle…” diyerek kapıyı kendine doğru çekip açar.
Hepsinin acelesi var. Asansöre birlikte koşuşturup içeri girerler. Her nedense, binada sanki hiç kimse yokmuş gibi.
Yaşlı Teyze: Ayy… Durun ayol, itişmeyin… Ne bu aceleniz anlamadım ki… Bilmiyor musunuz siz… Acele eden ecele gidermiş.
İmam: Teyzeciğim, kaça çıkıyorsun?
Yaşlı Teyze: Ondokuza basıver evladım.
İmam: Tamam, ben de Ondokuza çıkıyorum.
Kiralık Katil ile fahişenin elleri, parmakları düğmelere uzanmışken havada kalır. Birbirlerine bakıp ellerini geriye çekerler. Onlar da aynı kata çıkıyorlar. Manalı ve hayretli bakışlarla birer adım geri çekilirler.
Yaşadığı hayatın çatlakları sesine yansımış olan fahişe, endişeli ve meraklı bir kahkahayla gülerek “Aaaa… Herkes aynı kata mı çıkıyor ayol? Tesadüfün daniskasııı…”
Gözleri her daim yerde olan utangaç imam: Tesadüf değil hanım kardeşim, yazgıdır o yazgı… kurban olduğum Allah’ım öyle istemiştir.
Fahişe bu kez gülmekten kırılır ve kırıtır: Ahhah hah haaa… Senin Allah’ın ne yapsın bizi ayol! Ne komik şeysin sen.
İmam söylenerek kafası çevirip somurtur.
Yaşlı Teyze: Öyle deme kızım. Her işte Allah’ın parmağı var. O ne derse o olur.
Ağzındaki sakızı geveleyerek, gözlerini yukarı doğru deviren fahişe: Hı hıı… Tabiii, öyledir bodur şey.
Yaşlı Teyze: Terbiyesiz! Hem sen ne demeye böyle giyindin bakayım. Şu kadarcık yerde… Dip dibe adamlarla böyle, ayıp olmuyor mu hiç?
Kiralık katil bıyıklarını burkarak fahişeyi baştan ayağa süzer. İmam utanarak ellerini önünde kavuşturup, yere ve ayaklarının ucuna bakar, “Eh, hem ayıp hem günah tabii” der gibi çenesini sağ tarafına çevirip, dudak büker.
Fahişe izlenmekten ve konuşulmaktan memnun, reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünür. Yine gözlerini devirip sakızını şaklatırken “Sen anlamazsın teyzeciğim, işine bak sen.” der.
Yüzünü buruşturup, önce burnunun ucundaki kocaman memelere bakan yaşlı teyze, sonra iğrenir gibi başını öte yana çevirir. Yaşlı ve buruşuk dudaklarından tükürür gibi söyler : Şuna bak hem çıplak hem terbiyesiz. Zaten ben anlamadım, nasıl oluyor da biz hepimiz aynı kata çıkıyoruz. Sizin ne işiniz ver bakiim benim doktorumda? Ha?
İmam: Doktor mu? Ne doktoru teyzecim. Sen yanlış anladın her halde. O katta bugün seminerimiz var bizim arkadaşlarla. Sonrasında mevlüt okunacak. İstersen gel sende.
Kiralık Katil: Yahu ne doktoru, ne semineri? Siz kafayı mı yediniz? Ünlü bir iş adamının ofisi orası. Bizim bir ufak işimiz vardı kendisiyle…
Sakızı yutacakmış gibi kahkaha atan fahişe: Doğru diyorsun yakışıklı, bu zemzemler kafayı yemiş ayol… Yalnız benim anlamadığım, benim müşterimle senin ne işin var? Niye ikimizi aynı zamanda çağırsın ki…
Bu laflarla endişesi artan yaşlı teyze “Allah Allah! Tamam her işte bir hayır vardır da… Ben bu hayırdan bir şey anlamadım be evladım. Ben korkmaya başladım.” diyerek uzanıp devasa boyutlardaki kiralık katilin gözlerine bakmaya çalışır.
O da kolunun bütün ağırlığıyla elini yaşlı kadının omuzuna koyarak “Ne var hanım teyze korkacak, evvel Allah ben varım yanında. Hem geliyoruz bak az kaldı inmemize” der.
Aniden asansör zıplar gibi sallanarak durur, yarı katta on sekiz ile on dokuz arasında asılı kalır. Bir an için sanki ayakları yerden kesilmiş ve yeniden yere basmıştır.
Kiralık Katil: Allah şimdi yandık. Kaldık mı yoksa içerde?
Yaşlı Teyze: Ne oldu evladım, geldik mi? Kapı niye açılmıyor?
İmam: Teyzecim asansör bozuldu galiba. Takdir-i ilahi.
Yaşlı Teyze: Hii… Napıcaz şimdi evladım?
Fahişe, “Off… Bitmedi bugün ya… Bitmedi aksilikler yaa… Müşterim bekliyooo…” diyerek, bir ayağını hiddetle yere vurunca, asansör yerinden zıplar beş santim aşağı kayar, yeniden durur.
İki koluyla duvarlara tutunmaya çalışıp yere çöken kiralık katil “Allah! Düşüyoruz. Ölmeyiz değil mi? Kalmayız değil mi bu tabut gibi yerde?” diyerek korkudan pörtlemiş gözlerini asansörün tavanında gezdirir.
Besmele çekerken ellerini havaya kaldıran imam ” Eşhedü en la ilahe…..” diye başlayıp uzun bir dua eder. ” Allah en iyisini bilir kardeşim” deyip katilin yanına bir adım yaklaşır.
Ellerini açıp duaya başlayan yaşlı teyze, öfkeli bir şekilde duasını bitirerek söylenir: Bak gördün mü? Yaradanı kızdırdın, bunlar hep senin yüzünden oluyor. Ne vardı böyle giyinecek? Allah’ın tokadı yok ki…
Diğerlerinin komik görünen hallerini alayla izleyen fahişe, asansörün yardım tuşuna basarak “Of yaa… Offf yaa… Amma korkaksınız siz de. Çıkarırlar şimdi, sakin olun bakayım. Bir de erkek olacaksınız sizler de. Hele sen, kalıbından utan bari kazık herif…” diyerek yere çökmüş katilin poposunu tekmeler.
Fahişenin tekmesiyle sallanan asansörde daha çok paniğe kapılıp bağırmaya başlayan kiralık katil “Açın kapıyıı, duymuyor musunuz? Sıkıştık burada… İmdaaaat… ” diyerek yerinden fırlar. Kapıyı yumruklamaya başlar: Öleceğiz burada, imdaat…
Derken asansör sakince hareket eder. Hiç bir şey olmamış gibi on dokuzuncu kata gelir ve kapısı iki yana kayar.
Sesini ancak kendisi işitebilen fahişe: Şimdi sıçtık!
Açılan kapıdan bembeyaz bulutların aşağıda göründüğü bir boşluğa bakmaktadırlar. Tatlı bir sela sesi duyulur uzaktan.
Yeşim Sedef Gürkan- İstanbul- 25.02.2017